0

Sosyal Medya oyunları geleceğin reklam alanı mı?

Posted by M. Gizem Akbulut on 12:31 in
Artık sokaktan geçen kime Facebook deseniz ne olduğunu biliyor. Dünya sıralamasında Facebook kullanıcı sayısı olarak 4. Sırada olmamızda bunun sayısal göstergesi.


Facebookta ne yapıyoruz?

Yaş ortalamalarına göre sıralandırdığımızda en yüksek kitleyi 18-24 yaş arası olan kullanıcılar kaplıyor(%33.9), daha sonra sırası ile 25-34 (%28.8),14-17(%18.3), 35-44(%11.2), 45-54 (%3.8), < 13 (%1,7), 65+ (%1.3) ve son olarak 55-64 (%1.0) sıralanıyor. 18-24 yaş arası kullanıcıların gündelik yaşamlarını düşündüğümüzde üniversitede okuyan veya yeni liseden mezun olup çalışma hayatına atılacak olan gençlerin yaş aralığı olduğunu görüyoruz. İşsizlik oranlarının çok yüksek olduğu ülkemizde en çok boş vakitte doğal olarak bu yaş grubunda. 18-24 yaş aralığındaki gençlerin Facebook alışkanlıklarına baktığımızda video paylaşma, karikatür okuma, resimlere özlü sözler ekleme veya bir page’e üye olarak kendini bu gruba ait hissetme olduğunu görüyoruz.
Peki oyunlara olan ilgileri ne durumda?
Emarketer’in yayınladığı rakamlara göre social gaming (sosyal oyun) 2009’dan bugüne %60 oranında artış göstermiş. Türkiye’de de durum çok farklı değil. Özellikle 18-24 yaş grubunun neredeyse tamamı en az 1 kere farmville oyununa girmiş. Kendi ilgi alanlarına ait olan oyunları aktif olarak oynuyorlar. Bu rakamlar gün geçtikçe de artıyor.


Bu rakamlar Sosyal Medya reklamcılığınında da dikkat çekiyor. İnsanların gündelik yaşamları içerisine reklamları entegre ederek, markaları onlardan biri haline getirmek için oyunların içinde kullandıkları item’ları markalar ile özdeşleştirmek, marka- kullanıcı ilişkisinde güçlü bağlar oluşturacaktır. Dr. Pepper’s içecek markası bu uygulamayı Zynga oyunlarından restaurant city’de gerçekleştirdi.

50’sweek kutlamaları yaparak, Elvis , Grease ve Dr Pepper’s’ı birleştirdi. En altta videosunu bulabileceğiniz 1977 yılı Dr. Peppers reklamını da oyun kullanıcıları tarafından sürekli takip edilen bloglarından yayınladılar. Dr. Pepper’s içecek makinası, Dr Pepper’s yemek tarifi ve Dr Pepper’s Billboard’u gibi itemlarla da kullanıcılarla kendi markasını birleştirdiler.


Not: eMarketers’a göre 2009 yılında olan 183 milyon $’lık sosyal oyun reklam geliri, 2010’da 220 milyon $’a, 2011’de ise 293 milyon $’a ulaşması bekleniyor.



1

Pazarlama Terimleri -1-

Posted by M. Gizem Akbulut on 16:35 in
Deneyimsel Pazarlama:
İlişkisel pazarlama
Yeni Müşteri Elde Etme (Potansiyel Müşteri) Programları, Mevcut Müşterilere Çapraz Satış Programları, Müşteri Elde Tutma (Retention) Programları, Müşteri Bağlılık Programları,Müşteri Hareketlerini Yönlendirme Programları, Müşteri Değerini Yönetmeyi Hedefleyen Programlar,Pasifleşmeyi Önleme Programları (Churn Management), Müşteri Aktivasyon ve Geri Kazanım Programları, Ürün Kârlılığını Artıracak Programlar, Kişisel ıletişimi Artırmaya Yönelik Programlar,
Bağlılık Programları, Frekans Programları, Life-Style / Yaşam Tarzı Bazlı Programlar, Life-Stage / Yaşam Evresi Bazlı Programlar, Topluluk Yönetimi Programları, Entegre Kanal Yönetimi Uygulamaları

Viral ya da viritük pazarlama: Bunlar arasında en çok bilineni olan viral ya da viritük pazarlama,genelde e-mail ya da internet üzerinden yapılan eğlendirici ya da bilgilendirici çalışmaları ifade eder.Pek çok yaklaşımda advergame ve türü oyunlar da bu kategoride değerlendirilir.

Buzz pazarlama: Bir başka popüler ağızdan ağza pazarlama biçimi buzz pazarlama ya da Türkçe
çevrimiyle fısıltıyla pazarlama, üst profilli eğlence veya haberleri oluşturarak ve yayarak, insanları markalar hakkında konuşmaya zorlayan yöntemleri ifade eder.

Buzz PR Fısıltıyla pazarlamanın internette dijital halkla ilişkiler kanalı olarak uygulanan biçimi
de, Buzz PR ya da fısıltıyla halkla ilişiler olarak adlandırılıyor. Bu yöntem bu yazının da konusunu oluşturuyor.

Grassroots marketing ve Evanjelist pazarlama : Türkçeye esastan pazarlama olarak
çevirebileceğimiz grassroots marketing, marka gönüllülerinin yetiştirilip, bunları motive ederek bir açılım yakalamayı amaçlar.

Cemaat pazarlama olarak Türkçeye çevirebileceğimiz community marketing, markalarla ilgili fan kulüp, topluluk, dernek gibi marka toplulukları oluşturarak yada en azından bunları destekleyerek markayla ilgili fikir dolaşımını sağlamaktır.

Dava destekli pazarlama olarak tanımlayabileceğimiz cause-related marketing, markalara bağlı, sadık tüketici grupları yaratmak için sempati yaratma fikrine odaklanır ve bu doğrultuda sosyal konulara destek verir.

influencer marketing, Türkçe çevrimiyle hatırlı pazarlama olarak çevirebileceğimiz influencer marketing, toplulukları konuşturmaya yöneltecek kanaat önderlerini ortaya çıkarmayı hedefler.

Referanslı pazarlama olarak adlandırabileceğimiz referral programs, ürün ya da hizmet
memnuniyetinin yayılımının hızlanması için araçlar geliştirmeyi ifade eder. Ürün besleme yönteminin karşılığı olan product seeding; doğru ürünü, doğru zamanda, doğru kişiye doğru bilgilerle tanıtmayı amaçlar. Marka bloglama yöntemi; sadakat, şeffaflık ve paylaşım mantığı üzerine bloglar yaratmak ve bunlara katılım gerçekleştirmek mantığını güder.

Nano Marketing
Konuşmalı pazarlama olarak adlandırabileceğimiz conversation marketing’de bir markayla ilgili
konuda ağızdan ağza yayılacak bir fısıltı başlatmak amacıyla yaratılmış eğlenceli ve dikkat çekici
reklamlar, ilginç cümleler, e-postalar, organizasyonları veya çeşitli tanıtım araçları yer alır.

ABC Analizi (ABC analysis): Ürün gruplarını bir kârlılık ölçüsüne göre sıralayan ve gruplayan bir analizdir. Hangi ürünlerin devamlı stoklarda bulundurulması, hangi ürünlerin stoklarının tükenmesine zaman zaman izin verilmesi ve hangi ürünlerin stoklardan çıkarılması gerektiğini belirlemek amacıyla kullanılır.

Atmosferik (Atmospherics): Mimari, ışıklandırma ve yerleşim gibi dikkat çeken ve satışları uyaran faktörler - mağaza içi dekor.

Başabaş noktası (Breakeven point): Toplam gelirlerin toplam giderlere eşit olduğu satış miktarı. Bu miktardan daha fazla satış kârlılık sağlayacaktır.

Bağlı talep (Derived demand): Bir başka nedene bağımlı olarak değişen talep. Endüstri mallarının talebi o sektörün ürettiği tüketici mallarının talebine bağlıdır.

Benchmark (Benchmark) : Bir perakende işletmenin kendi performansını benzer bir strateji uygulayan bir başka perakendeci ile kıyaslayarak değerlendirmesi.

Birlikte markalama (co-branding): Tek bir ürün üzerinde imalat yapan iki firmanın iki markasının biraraya getirilerek tek bir ürün markası olarak sunulması

Büyüme aşaması (Growth Stage): Ürünün yaşam evrelerinden satışların arttığı dönem.

Çapa dükkân (Anchor store): Bir yerel alışveriş merkezinde bulunan ve müşteriler için bir çekim (cazibe) merkezi görevini yapan büyük, iyi bilinen bir perakende işletmesi.

Çekme stratejisi (Pull strategy): Nihai tüketicilere yönelik olarak yapılan ve onları
perakendecilerden ürünleri istemeye cesaretlendiren tanıtım, tutundurma, reklâm ve benzeri
etkinlikleri içeren strateji

Dayanıklı mallar (Durable goods) : Uzunca bir süre kullanım ömrü olan mallar.

Dayanıksız mallar (Non durable goods) : Kısa bir süre içinde bir ya da birkaç kullanımda tüketilen mallar.

Erken benimseyenler (Early adopters): Kendi sosyal konumlarında yeniliklere öncülük eden ve diğer insanlar için bilgi tecrübe kaynağı olan insanlardır.

Gerileme dönemi (Decline stage): Ürünlerin yaşam evrelerinden, satışın ve kârlılığın düşüş gösterdiği dördüncü ve sonuncu dönemdir.

Giriş aşaması (Introduction stage): Ürünün yaşam evrelerinden ilki ve yeni bir ürünün pazara sunulduğu dönemdir. Bu dönemde satışların artış hızı yavaş, kârlar düşüktür.

Gizli müşteri (Mystery shopper): Müşteri memnuniyetini, satış standartlarını ve hizmet anlayışını denetlemek amacıyla çoğunlukla bağımsız kuruluşlar veya danışmanlar tarafından yürütülen bir değerlendirme ve iyileştirme çalışmasıdır

Gondol (Gondola) : Sırt sırta raflarla oluşturulmuş, ortada bir ada gibi konumlandırılmış self servis tezgâh

Hatırlatıcı reklâm (Reminder advertisements): Bir ürünle ilgili olarak önceden verilen bilgileri ve eğitimleri pekiştirme yoluyla hatırlatma ve isimleri zihinlere yerleştirme çabasıdır.hı.

İlişki pazarlaması (Relations marketing): Mevcut müşteriler arasında bağlılığı yaratmak ve sürdürmek amacıyla tasarlanan pazarlama çabalarıdır.

İtme stratejisi (Push strategy): Dağıtım kanalı üyelerine, aracı kurumlara yönelik olarak yapılan ve onları ürünleri sipariş ederek stoklamaya cesaretlendiren tanıtım, tutundurma, indirim, prim vb. etkinlikleri içeren stratejidir.

Jenerik ürün (Generic product) : Yalnızca genel ürün sınıfı ile isimlendirilen ürünler.

Kapsam (Coverage): Bir perakendecinin hedef pazarında bulunan ve belirli bir medya kanalında verilen reklâmın ulaşabileceği potansiyel müşterilerin teorik sayısı

Karşılaştırmalı reklâm (Comperative advertisements): Bir markanın rakiplerine göre güçlü yönlerini öne çıkaran reklâmdır.

Kolayda mallar (Convenience goods): Sıklıkla ve kolaylıkla satın alınan ucuz tüketim malları.

Konserve sunuş (Canned presentation): Bütün müşteri adaylarına hiçbir değişiklik yapmadan söylenen ezberlenmiş, standart satış mesajı.

Marka genişletme (Brand extension): Mevcut bir marka ismini yeni bir ürün için kullanmak.

Mevsimlik indirim (Seasonal discount): Düşük talep dönemlerinde gündeme getirilen fiyat indirimidir.

Mevsimlik mal (Seasonal goods) : Satışları yılın içinde bulunulan dönemine bağlı olarak büyük dalgalanmalar gösteren mallar.

Özel markalama (Private branding): Toptancı veya perakendeci firmanın adı altında satılmak üzere üretilen ürünlerdir.

Prestij fiyatlandırma (Prestige pricing): Müşterilerin çok düşük olduğunu düşündükleri fiyatlarda satılan malları ve hizmetleri satınalmayacakları varsayımına dayanan bir fiyatlandırma sistemi.

Proaktif strateji (Proactive strategy): Bir ürün geliştirmek için uygun fırsatları araştırmak amacıyla büyük kaynakların ayrıldığı iddialı yenilik stratejisidir.

Rekabete yönelik fiyatlandırma (Competitive oriented pricing): Bir perakendecinin fiyatları belirlerken maliyet-talep gibi faktörleri değil rakiplerin fiyatlarını gösterge olarak kullandığı bir fiyatlandırma yöntemi.

Soğuk tarama (Cold canvassing) : Bir müşteri adayını telefon rehberinden veya diğer kaynaklardan belirleyip telefonla üzerine gitmek.

Tam rekabet (Pure competition): Çok sayıda satıcının benzer ürünlerle birbirleriyle rekabet ettiği piyasa.

Adhesion: Bir programın, ilgili hedef kitle bazında izleyicilerinin, tüm izleyicilere oranı. İlgili hedef kitle izleyicilerinin toplam izleyici sayısı içindeki oranı.

Affinity Index: Bir hedef kitlenin, analiz konusu programdaki izleyici yoğunluğunun, tüm kişiler içinde varolma yoğunluğuna oranı. programın bu hedef kitle tarafından özlellikle tercih edilip edilmediği saptanır.

Average Minute Rating: Dakika başına düşen ortalama izleyici oranı.

Clutter: Tv ve radyoda kısa bir sürede üst üste yayınlanan reklam, program tanıtımı, duyuruların toplamı. Kirlilik(reklamın etkinliğini azaltıcı etkisi nedeniyle olumsuz anlamda kullanılır

0

Gençlik Pazarlamasında Marka Elçiliği

Posted by M. Gizem Akbulut on 23:01 in
5 aylık ara verme döneminden sonra, çok daha farklı bir bakış açısı ve uzmanlık alanıyla geri dönüyorum...
Bu dönem benim için tam bir bilgi biriktirme dönemi oldu, her insanın dönem dönem yapması gereken, kendine yatırım yapması gereken dönemler vardır işte benimki de bu oldu.
Bunca zaman sonra ilk yazmak istediğim konu ne kadar basit görünsede etkili bir yöntem olan marka elçiliği. Peki nedir marka elçisi?
Marka Elçisi siz ve marka arasındaki bağdır.Markayı tanıtır, kullanır ve markaya karşı bağlılık kazandırır. Günlük yaşantımızda daha çok sanatçıların yaptığı Marka Elçiliğini görürüz.
Puma'nın Marka Elçisi olarak kafayı fitness'a takmış Ebru Şallı'yı kullanması buna iyi bir örnek olarak verilebilir, ama benim asıl bahsetmek istediğim, sizin benim gibi olan her zaman etrafımızda olan, özellikle satış potansiyelinin yüksek olduğu üniversite gibi kurumlardaki marka elçileri.
En temel özellik olarak;
Sosyal ve girişken olmaları
Yaratıcı olmaları
İkna kabiliyetlerinin yüksek olması
Markaya olan inancının tam olması beklenir.
Bu öğrenciler bu iş için ne kadar para alıyor olsalarda markanın yaratacağı stratejiye göre, bu işi gönüllü ve gizli olarak yürütebilirler. Tamamen bir WOM etkisi yaratmaları beklenir. Marka ile ilgili ürünler kullanırlar. Bu ürünleri arkadaşlarına tavsiye ederler. Bazen giydikleri kıyafette markayı taşırlar, bazen yaptıkları etkinliklerde marka tanıtımlarını gerçekleştirirler. Aylık marka ile yapılan toplantılarda diğer öğrencilerin marka hakkındaki görüşlerini iletip, marka için knowhow toplarlar. Öğrencilerin kendi aralarında görüşüp de ah şu olsa ne kadar iyi olur dedikleri etkinlik gibi onları cezbedici organizasyonları marka ile birlikte düzenleyerek sadık müşteri algısının tohumlarını atarlar.
Gençlik pazarlamasında yeni ama aynı zamanda çok da etkili bir yöntem olan Genç Marka Elçileri, yaratıcı pazarlama tekniklerine güzel bir örnek teşkil etmesiyle de ayrı bir önem taşıyor.

0

Diesel LoveMark Sembolu

Posted by M. Gizem Akbulut on 15:56 in
Malum pazarlama demek artık tüketicinin algısında yer ederek ürününüze ihtiyaç duymasını sağlamak demek.Geçmiş yıllarda böyle bir kavram olmamasının sebebi ise tüketicinin algısının devamlı yeni ürünlere ihtiyacı olmasından kaynaklanıyordu.

Bu iki cümle değerlendirmeye alındığında tüketici algısını yönetmek için kullanılan yöntemlerin sayısının çok fazla olmasıyla birlikte başlangıç noktasının marka imajı olduğunu biliyoruz.
Son dönem pazarlama trendi dolayısıyla tüketicinin yönlendirmesi ise duygusal ihtiyaçlara hitap etmek gerektiği yönünde.
En sık kullanılan temalar ise;
Sex
Abartı
Mizah
Müzik
Bu temel bilgiyi aktardıktan sonra artık ana bahsetmek istediğim konuya geçebilirim.
Dieselin yeni kampanyası "Sex sells* *unfortunately we sell jeans…".
Diesel jean markası olarak asiliğin,gençliğin,fit ve güzelliğin simgesi olarak görülüyor.Son kampanyasında da bu temaya kesinlikle uygun hareket ederek asi,güzel ve seksi bir temayla karşımıza çıkmış.











Duygulara hitap ederken en sık kullanılan temalar ise sanki dieselin reklamlarına bakılarak belirlenmiş gibi.Birazdan bunu desteklemek amaçlı sizlerle kampanyalarından birkaç örnek koyacağım.Herbiri görsel olarak çok başarılı ve sembolize ettikleri temayı çok iyi ifade ediyorlar.Belki bunlardan feyz alarak bizde tüketiciyi içine çeken kampanyalar gerçekleştirebiliriz.
Abartı










Mizah











Not:Diesel'den muzik temasınıda en kısa zamanda uygulamasını bekliyoruz 4'lu tamamlamak gerek değil mi:))

0

Sosyal Kurumsal Sorumluluk

Posted by M. Gizem Akbulut on 20:18 in
Sosyal Kurumsal Sorumluluk derken kastedilen firmaların kurumsal kimlikleriyle uyum saglayan yani en azından saglamasi gereken ve yapılan kampanyanın bu uyum cercevesi icerisinde sosyal paydaslarına karşılıksız fayda getirmesi için gerçekleştirilen kampanyalar bütünüdür diyebiliriz.Sosyal kurumsal sorumluluk kampanyalarının firma açısından en büyük kazanımı ise tüketici bağlılığını arttırmasıdır.Günümüz koşullarında her firma aşağı yukarı aynı kalitede benzer tasarımda, benzer hizmetlerle tüketicilerin karşılarına çıkmaktalar. Bu durumda firma açısında müsteri sadakatini kazanmasını güçleştirmektedir. Tüketiciler artık ürünlerden somut faydayla birlikte soyut faydada beklemektedir ki işte bu noktada iş sosyal kurumsal sorumluluk projelerine,sponsorluklara düşmektedir.
İlk başta sosyal kurumsal sorumluluğu tanımlarken firmaların kurumsal kimlikleriyle uyum sağlaması gerektiğini vurgulamıştım. Her firma kendini farklılaştırması gerektiğini ve artık bunu müşterinin algısıyla yapabileceğinin farkında olduğundan sorumluluk kampanyalarında da patlama yaşanıyor.Bir konuda da ne kadar çok örnek varsa tüketici bu konu hakkında o kadar bilgi sahibi oluyor.Bu durumda tüketicilerin bağlılık algısını oluşturmada firmaların zorlanmasına sebep oluyor.
Halbuki çözüm basit.Eskiden firmalar sorumluluk kampanyaları yaptıkları zaman bu kampanyalardan kazanç sağladıklarını ifade etmekten kaçarlardı ve firma ile ilgilisi olmayan nedenler öne sürerek tüketicileri kandırdıklarını sanarlardı.
Şu anda önde olan firmalara bakıldığında bu firmaların şeffaflık öğesini ilke haline getirdiklerini görebiliriz.
Global markalarda liderler arasında olan Coca-Cola company'e bir bakın.Kendi maliyet kalemleri arasında su tüketiminin önemli bir yer tuttuğunu çünkü depozitolu şişeleri tekrar kullanıma sokmak için yıkama işleminden geçirdiklerini, tahmin etmek zor değil ki bunu kendileri de ifade ediyorlar buna karşılık olarak bir sosyal kurumsal sorumluluk projesi gündeme getirmişler.Temiz su kaynaklarının her geçen gün azaldığı bangır bangır bilim adamları tarafından ifade ediliyor. Kendilerininde maliyetlerinde temiz su kullanımı büyük yer kaplıyor bu durumda gerçekleştirdikleri sorumluluk projesiyle, fabrikalarındaki depozitolu kola şişelerini yıkarken su yerine,yüksek sıcaklıkta buhar kullanarak su tüketimlerini minimize etmeyi başarmışlar,buna ek olarak da Türkiye'deki tarım alanlarında damla sulama konusunda projeler gerçekleştirerek hem çifçiyi bilgilendiriyorlar,hemde ürün verimini arttırıyorlar. Bunların hepsine ek olarak birde tüketici bağlılığını arttırmış oluyor.Her açıdan win-win sağlanan bir sorumluluk projesi. Kendilerininde içecek sektöründe olmaları dolayısıylada kurumsal kimliklerine de son derece uyum sağlıyor.

Bir başka global marka olan IBM'e bakarsak onlarda her açıdan win-win olarak değerlendirdiğimiz bir sosyal kurumsal sorumluluk projesi yürütmekte. IBM kendisine doğal afetlerle mücade konusunda bir sorumluluk yüklemiş durumda.Çin'de 2001 yılında meydana gelen depremle birlikte ilk olarak başlamış olan proje,IBM'in para yardımından daha önemli bir yardımda bulunduğunu ispatlar nitelikte.Çin depreminden sonra IBM kendi teknolojik alt yapısını ve bilgili çalışanlarını kullanarak bu afet durumdan meydana gelen iletişim ve bir takım teknoloji ile çok daha kısa sürede çözülebilecek kurtarma operasyonlarına destek sağlamış.Bunu daha sonra gerçekleşen Hindistan ve Asya'nın belirli bölgelerinde gerçekleşen tsunami felaketinde kullanmış.Hem çalışanlarını olayın içine dahil ederek çalışan sadakati,tüketicilerin en zor dönemin yanlarında onlara destek vererek elde ettiği tüketici sadakati ile birlikte kendine de yeni bir iş alanı elde etmiş oldu.Bu durumu gören devletler doğal afetler meydana gelmeden önce bir takım lojistik ağ,iletişim ve veri merkezleri gibi konularda ilk adres olarak IBM'e gelerek kendilerine sistem geliştirmeleri için IBM'e ortak çalışmalar yürütmeye başladılar.Alın işte size gene hem kurumsal kimlik hemde sosyal kurumsal sorumluluk projesinin ortak olarak görülmesinin bir somut faydası daha.Şu anda IBM Smarter Planet projesiyle global sorun çözmede 1.şirket olarak görülmekte.

Son olarak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki sosyal sorumluluk birkaç kişinin veya bir departmanın proje olarak yürütebileceği basit bir olgu değil. Sosyal sorumluluk pazarlama departmanının şirket imajını yükseltmek için bulduğu cin fikirlerle değil, firma kültürüne işlemiş davranışlarla olur.

0

Biri Dijital mi dedi?

Posted by M. Gizem Akbulut on 09:53 in
İlk dijital kelimesiyle tanismamı hatırlıyorum.Benim için ilk dijital hesap makinasıydı sonrada ev telefon numaralarında dijital telefon numaraları denildi.Hattınız boyle olmadiginda ilk cevirmeli bağlantıyla ile girilen internete girmeniz zorlaşır hızınız!!! yavaşlardı.

Şimdilerde ise gelinen noktayı daha iyi görebilmek açısından sayısal verilerle konuşursak gelinen nokta inanılmaz.2004 yılında Morgan Stanley'in yaptığı bir araştırmaya göre Radyonun 50 milyon kullanıcıya ulaşması 38 yıl, Tv'nin 13 yıl,internetin ise sadece 5 yıl sürüyor.Reklam pazarlarındaki yeride her yıl artan oranlarla devam ediyor.
Şöyle ki ; Geçen yıl Türkiye'deki toplam reklam harcamaları yaklaşık 5 milyar TL idi.Bu rakamlarda ekonomik krizide göz önünde bulunduralım. Türkiye'deki internet reklamcılığı ise 100 milyon TL.Bizim ülkemizde su an için internet reklamcılığı diger mecralardan daha düşük seviyede olmasına rağmen harcanan bütçe bu oranda.Geçen sene İngiltere de ilk defa bu reklam pastasının en büyük payını internet reklamcılığı aldı.Bu noktadan hareketle,sürekli aktif kullanıcı sayısının da arttığını düşünerek bu rakamların çok çok daha yükseleceği aşikar.

Dijital Medyanın hayatımıza soktuğu bir takım yeni kavramlarda var.Bunlara örnek olarak sosyal medya,web 2.0 ,bloglar ve 3G reklam ve tanıtım anlamında en etkin kullanılan mecralar. Her bir grup için şimdiden oturmuş uygulamalar olduğu gibi,işin ucu teknolojiye dayandığından sürekli gelişen uygulamalar, yaratıcılığın sınırı olmayan kampanyalar ve tabi bunlarla birlikte değişen hayatımızda herşeyi pratikleştirmek adına uygulanabilecek sınırsız hizmet.
Takibi içinde olmadığınız sürece çok zorlaşacak yeni pazar kurallarına şimdiden ısınmaya başlasanız iyi olur.İpin ucu bir kaçtı mı yakalaması imkansız görünüyor.

0

Miyop Pazarlama

Posted by M. Gizem Akbulut on 15:07 in
Pazarlamanın çoğu kavramından yola çıkarak isminde yorum yapmaya başlarsak; Miyop kelimesi uzağı iyi göremeyen kimselerin sahip olduğu göz rahatsızlığı olarak tanımlanabilir. Pazarlamada miyop ise yoneticilerin uzağı görememesi diyebiliriz.Bu kavram ilk olarak 1960 yılında Theodore Levitt tarafından Harward Business Review'da yayınlanan bir makalesinde ortaya atıldı.Ünlü gurunun bu kavramı kullanmasındaki sebep demiryollarının kendini ulaştırma sektoru olarak göremediğini bu sebeple hala kamyon ve tır yani kara taşımacılığının daha maliyetli olmasına rağmen daha gelişmiş olarak sektörün lideri konumunda olduğuna değinmişti. Aynen şu anda Türkiye'de demiryollarının olduğu durum için kullanmış.50 yıl önce ortaya atılan bu kavram halen daha surekli değişmekte olan dünya düzenine kapalı olan işletme sahipleri için yaygın bir hastalık olarak devam ediyor.

Türkiye'de 1960 yılında "kot"markasıyla piyasaya giren bir jean üreticisi,halen daha hepimizin aklında olan bir jenerik marka yaratmış olmasına rağmen bu hastalığın en ileri seviyesine yakalanması sebebiyle,1980lerde piyasaya yabancı markaların girmesiyle pazarda gerilemeye başlar.Kendini her zaman pazardaki tek ürün olacağını zanneden üretici ileriyi göremediğinden yani miyop olduğundan 1992 de üretimine son verir ve fabrikasınıda başka şirkete kiralar.

Dünya'da da birçoklarına rastlayabiliyoruz bu miyop hastalığının,eğer daha önceki yazılarımı okuduysanız size Converse'i anlatıştım.Converse'de bir pazarlama miyopluğu örneği olup herkes asya ülkelerinde üretimini yaparken hem gelişen trendlere uyamama hemde yüksek maliyetli üretimi sebebiyle markasını Nike'a kaptırdı.

İki hatta üç örnekten yola çıkarak denebilecek en kesin çözüm ,firmaların pazarlama stratejilerine gerçekten önem vererek müşteri ihtiyaçlarına odaklanması ve pazarlama araştırmaları gibi çeşitli teknikler kullanarak kendilerine bir miyop gözlüğü elde etmeleri gerek.

0

ARt-tırılmış Gerçeklik-Augmented Reality

Posted by M. Gizem Akbulut on 14:01 in
Bu yeni dijital teknoloji,tanımı bilindikten sonra ismiyle çok özdeşleşiyor.Kısa ve açık tanımı ise şu şekilde Video veya optik tabanlı sistemlerden görüntü alındıktan sonra önceden tanımlanmış internet alanına otomatik yönlendirme yapılıyor,bu yönlendirmenin sonucu olarakta sizin kullandığınız cihaza dönen cevap 3D veya normal görüntü formatında olup aradığınız cevabı size anında online olarak veriyor.Şimdi kısa ve açık tanımı diye ifade ettim ama bu tanım sizde birşey çağrıştırmamış olabilir.Her zaman örneklemek en kolay,somut ve açıklayıcı yöntemdir.AR sistemini 2 ana başlıkta incelemek gerektiğine inananlardanım bende.İlk başlık fayda-fonksiyon kısmı.


Türkiye'de ilk AR uygulamalarından olan Turkcell Pusula bu fayda-fonksiyon başlığımıza giriyor.Eğer telefonunuz i-phone 3GS ise bu uygulamayı 3G/Edge üzerinden kullanabiliyorsunuz veya telefonunuzda Wi-fi varsa tüm i-phonelarda kullanılabiliyor.Şimdi tabi neden sadece i-phonelarda kullanılabiliyor sorusu aklınıza geliyor bunun cevabıda tanımda gizli,aldığınız görüntülerin internet ortamına aktarılıp anlamlandırılabilmesi için önceden tanımlı program olmalı. Bu sebeple bu uygulama şu anda sadece Apple tarafından yapılmış.Herneyse uygulama şu şekilde;
Bulunduğunuz alan GPRS sinyali (navigasyon aletlerinin işleyişi gibi) sayesinde programa iletiliyor,eğer önceden programa i-phonu olan arkadaşlarınızı eklediyseniz onlarda dahil olmak üzere,cep tel kameranızdan aldığınız görüntüye anında Eczane, Giyim, Hastane gibi aranabilecek noktalar geliyor. Hızlı,kolay ve hazine avı tadında:)
Benim aklıma gelen uygulanabileceğini düşündüğüm fayda-fonksiyon uygulaması İkea için...
İkea hepimizin bildiği gibi Do it yourself öncülerinden.Aldığınız ürünün montajı kullanım kılavuzunda ne kadar açık ifade edilsede bazen sıkıntı yaşanabiliyor. Aldığımız kataloga her biri ikeanın sayfasında tanımlı olan videolara yönlendirecek şekilde tanımlanmış AR örnekleri konulsa ve bizde bunu uygun olan cihazımızdan izleyebilsek? Montajda yaşanan sıkıntılarda sonlanabilir,hatta belkide bu sayede İkea kullanım kılavuzuda ortadan kalkar,maliyetleri biraz daha indirmiş olurlar.

Deneyim ve Eğlence başlığına geçtiğimizde ise bütün sınırlar yıkılıyor ve uçsuz bucaksız bir eğlence mecrası karşımıza çıkıyor.Kotex young bunu 3D karakteri Kitada bizim için örneklendirdi.Hani şu Keremcem'le şarkı söyleyen karakter.
Bir siyah alanı olan kağıt basıyorsunuz ki bunun dosyası zaten Kotex'in sayfasında mevcut.Daha sonra tanımlı programı indirip kameranızı açtığınız anda,Kita sizin kağıdınızın o siyah bölgesinde beliriveriyor.Hem eğlence hemde pazarlama...

Bir başka aynı tarz örnek gene Apple'dan aşağıda videosunuda görebileceğiniz uygulamada bir AR uygulaması,Özel bir kağıt tek ihtiyacınız veee kamera actioooon puuffff! patlama başlasın.

Augmented Reality Scene, Quartz Composer, Kineme from George Toledo on Vimeo.




Not:Daha önceki 17 12 2009 tarihli ürün geliştirme kategorisinde Deneme Aynası başlığında yazdığım yazıdaki uygulamada Cisco'nun yaptığı çok başarılı bir AR uygulaması.Daha fazla örnek için bakabilirsiniz.

0

Haka Dansı

Posted by M. Gizem Akbulut on 10:33 in

Haka dansı Yeni Zelanda'ya öz bir savaş dansıdır.Bu dansın özünde düşmanı korkutmak ve ona gücünü göstermek vardır.Haka dansında 3 önemli nokta vardır ki bunlardan ilki gözünüzün beyazın göstermek(yani gözü o kadar çok açıcaksınız ki beyazı bol bol görünecek)ve ayaklarla elleri vurarak ses çıkarmak.Ne de olsa ne kadar çok ses çıkarsa o kadar güçlü ve büyük olunduğu düşünülürmüş.

Aslında bu dansın bir öyküsü var zaten beni bu yazıyı yazmama itende bu öykü aslında. Bundan 200 yıl önce bir Maori yerlisi ve önemlide bir lider olan Te Rauparaha düşmana karşı yenik düşer.Bir çukura hapsedilir ve bekleyeme başlar. Öleceğini düşünen Te Rauparaha "Ka mate Ka mate" yani "ölüyorum, ölüyorum" diye mırıldanmaya başlar. Bu sözler düşmanın dikkatini çeker ve düşman çukurun kenarına yaklaşır.Düşmanın insafa geldiğini düşünen Te Rauparaha "Ka ora Ka ora" yani "yaşam, yaşam" sözleriyle devam eder...Şarkı da saçlı adam olarak geçen düşman gerçekten bu şarkının üzerine insafa gelir ve çukurdan yukarı ışığa doğru çıkmasına izin verir.
İşte bu efsanevi hikaye Maori kabilesinden olan kişilere ilham kaynağı olmuş ve her savaşta düşman kim olursa olsun,hangi duruma düşerlerse düşsünler bir kurtuluşun olduğuna inanırlar ve bu inanış onların cesaretini perçinler.
Bu dansın insanların ilgisini çektiğini ve algı olarakda saldırgan,güçlü bir imaj çizdiğini gören bir takım markalarda reklamlarında kullanmışlar.

Maori war dance The "HAKA"

AL | MySpace Video

0

Made in ... = Kalite?

Posted by M. Gizem Akbulut on 13:26 in
The Brand Age dergisinin şubat sayısındaki Dosya:Menşe markalama, bugüne kadar sürekli farkında olduğum ama üzerinde hiç düşünmediğim bir algımı farkettirdi bana.Ben evet aldığım ürünlerin hangi ülkede üretikdiklerine bakıyorum ve üretim yerleri kafamda bir kalite algısı yaratıyor.

Dergideki yazıyı okumadan önce kendi arkadaşlarım arasından belirlediğim (sosyo-kültürel yapı, aylık gelir,eğitim seviyesi ve yaş aralığı kriter alınmıştır)15 kişilik bir gruba küçük bir anket uyguladım.Sonuçlar şu yönde;

Herkes alışveriş yaparken ürünlerin menşeine bakıyor. Bu made in ... yazısıda kişilerin kafalarındaki kalite algısını etkiliyor.


Bu sonuçda benim kafamdaki soru işareti merkezini tetikledi.Aklıma gelen soru ise şu, Türkiye bizim kafamızda kalite algısı olarak nerede?

The Brand Age Made in Turkey damgasını Maden,Zeytinyağı,Lokum ve Tekstil gibi alanlarda incelemiş fakat yabancıların gözündeki algımız sorgulanmış. Oysa benim ilk önceliğim biz Türkler kendi ürünlerimize ne kadar güveniyoruz? Bu minik çok da kaydadeğer olmayan ama şimdilik gücümün yettiği kadar yaptığım araştırmama göre ülkemizde en çok güvendiğimiz ve kaliteli olduğunu düşündüğümüz alan tekstil ürünleri.Hatta gelen yorumlar arasında bir arkadaşım yurtdışında tekstil ürünlerinde Made in Turkey yazısını gördüğünde gururlandığını ifade etmiş.Peki madem öle, birçok ürünün ülkemizde üretildiğinide bildiğimiz halde neden orjinal diye tabir edilen otomobiller Türkiye'de üretilenlerden daha pahalıya satılıyor?Bununla birlikte bizde Orjinal!! otomobili aldığımızda daha çok güveniyoruz.Sanırım bunun birçok cevabı var.

Gene yapılan araştırmaya dönersek;ülkelerin gelişmişlik seviyelerininde bu yargıda etkisi olduğu ifade edilmiş,bununla birlikte ülkelerin özel ürünlerininde güven yargısını değiştirdiği yazılmış. Örnek olarak da Fransız şarabı ve Meksika şarabı karşılaştırılmış.Bu ürün grubunda tercih Fransızlardan yana olmasına rağmen aynı ülkelerin arasında Fransız acı sosu ve Meksika acı sosu karşılaştırıldığında bu sefer tam tersi Meksika kazanan olmuş.

Şimdi kendimize dönüp bakarsak,kafalarımızdaki Türk malı algısını nasıl yükseltebiliriz? Yaklaşık 10-12 senedir çözüm bulunmaya çalışılan bu konuya bir de biz pazarlama iletişimcilerinin el atmasının gerektiğini düşünüyorum ve yazımı Çinli pazarlama iletişimcileriyle reklamcılarının ortaya çıkardığı tanıtım videosuyla son veriyorum.



0

Converse'in Nike değişimi

Posted by M. Gizem Akbulut on 18:59 in
1900'lu yılların başında markaya ismini veren Marquis M. Converse tarafından Malden, Massachusetts'te kurulmuş.İlk başta kauçuk ayakkabı üreten Marquis ilk atılımını 1915'te tenis ayakkabıları üreterek gerçekleştirmiş.Daha sonra 1917'de ise converse'i converse yapan adımı atarak basketbol ayakkabıları üretimine başlamış.1921 yılında basketbol oyuncusu Chuck Taylor Marquis'e gelerek ayakkalarının çok ağrıdığı gerekçesiyle şikayette bulunmuş,ve bugünun popüler ayakkabısı olan Chuck Taylor Converseler ortaya çıkmış.Chuck Taylor ve Converse beraber çıktıkları bu yolda bütün ülkeyi gezerek ayakkabıyı tanıtmış ve o zamana göre farklılık yaratan bu pazarlama kampanyasıyla firma Hippilerden tutunda,sporcu genç yaşlı gözetmeden herkesin dolabında yer almış.

Taaa ki 1970'lere kadar.Adidas,Nike ve Reebok gibi yeni trend spor ayakkabılarının karşısında birçok üretici gibi Converse de pazar payının büyük çoğunu kaybetmişti.Bu markanın çöküşü olarak görünsede firmanın el değiştirmesiyle yeni bir soluk kazanan firma,NBA oyuncularınında Converse basketbol ayakkabılarını girmesiyle eski haline geri döndü.Ama bu dönüşde spor markalarının devleri arasında ona yarar sağlamadı. Sonucuda diğer eski efsane markalar gibi olup yeni marka devlerinden birine satılmak oldu.
2001 yılında Nike 305 milyon dolara efsane markanın sahibi oldu.İlk iş olarakda fabrikasını Amerikadan Asyaya tasıdı.Bu zamana kadar yaptığı pazarlama aktivitelerinden farklı olan Nike'ın pazarlama stratejileri bizimde ülkemizde de çok net bir şekilde görüldüğü üzereConverse'i çok farklı yerlere taşıyarak marka imajını değiştirdi.
Eskiden spor dallarına göre pazarda kendini konumlandıran Converse Nike'ın pazarlama stratejileri sayesinde daha geniş kitlelere hitap etmeye başladı.Gençlerin örnek aldığı popüler kültür ikonlarını kullanarak gençlerin satın alma eğilimlerini kendine çevirdi.İlk olarak kendi ülkemizden de hatırlayabileceğimiz gibi daha az ama daha bağımlı gruplara yönelerek marjinal modeller kullandı.2008 yılında Converse'in 100. yılı şerefine gençlerin marjinal,asi ve efsane tanımının karşılığı olan Kurt Cobain'in imzasını taşıyan özel koleksiyon çıkarıldı.Tabi bu stratejisinde Converse'in geçmişininde önemli faydası dokundu.Bunlara ek olarak yeni imajının ve bütçesinin faydasıyla farklı ilklerede imza attı.Örneği olmayan bir viral pazarlama kampanyasıyla birbirine bağlı tek sayfalık siteler açtı. Her sitede resim,video veya animasyon kullanarak marka bilinirliliği arttırdı.Bazıları sıkıcı bazılarında ise Converse e ait bir mesaj olmamasına rağmen başarılı bir kampanya gerçekleştirdiğine inanıyorum.
Merak edenler için web adresi:www.thisistheindexpage.com





0

3 Boyutlu Tv

Posted by M. Gizem Akbulut on 15:59 in

Her zaman takip ettiğim bir pazarlama dergisini okurken bir haber gözüme ilişti.Bu yaz Sony 3D tv çıkartıyormuş. Bu teknolojinin üzerine inanılmaz yatırım yapan Sony önümüzdeki 3 yıl içersinde bu televizyon teknolojisinden 10 milyon dolar kar elde etmeyi hedefliyormuş.

Hani bazen bir kelimeden aklınızda bir anınız beliriverir.Bu haberi okuduktan sonrada bende aynen böyle oldu. İlkokuldayken benim dönemimden olanlar hatırlayacaklardır,dinazor dergileri vardı.Hatta fosforlu kemiklerini toplayıp karanlıkta parlayan dinazorlar yapmaya çalışıyorduk.İşte benim ilk 3D ile tanışmam o dönem! Dergi 3d gözlük vermişti ve derginin orta sayfasındaki T-Rexleri 3 boyutlu görebiliyorduk.Yaklaşık 20 sene önce olan bu teknoloji sinemaya şu zamandan en fazla 5 sene önce getirebildi.Tv'ye geçiş içinde çeşitli söylemler arasından okuduğum en erken mart ayı Samsung, oda ön satışlarının dağıtıma çıkacağı tarih olarak Amazon.comda verilmiş,resmi bir açıklama değil yani.Peki 20 sene önce keşvedilmiş bu teknolojinin Tv ye geçmesinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi Flat ekran tv,plazma tv,Lcd ve Led tvler olabilir mi? Tartışılır...

Merak edenler için Wharton üniversitesinin yayınladığı haftalık bültene göre;Sony'nin 10 şubatta yaptiği açıklamaya göre 3d tv ve 3d sistemi içeren Playstation 3'un yanında 3d blue-ray oynatıcılarıda bu yaz 180$la 250$ arası bir fiyata piyasaya çıkarmayı planlıyormuş.Tabi Sony'le birlikte Panasonic,Samsung ve Lg'de bu yıl 3 boyutlu tvyi çıkaracakları ifade etmişler.


Türkiye'deki duruma bakarsak henüz Hd yayınlara bile tam anlamıyla geçememişken,daha çok Playstation ve dvdlerde Hd kalitesini yaşayabilirken biz bu 3d teknolojisine geçermiyiz?Mutlaka alanlar çıkacaktır ama tam anlamıyla kullanamayacakları kesin.Bunun yanında 3D televizyon izlemek için hepimizin bildiği gibi gözlük kullanmamız gerekecek.Düşünsenize Star haberi izliyoruz,evde dede,büyükanne,baba,anne çoluk çocuk gözümüzde 3D gözlükler niye Uğur Dündar'ı 3 boyutlu görebilelim diye:)
Size de komik gelmiyor mu?

Aa bir de bunu söylemeden geçemeyeceğim artık sinemadakiler gözlüklerini geri almak için daha çok çaba harcayacak çünkü evdeki gözlükler kırıldığında veya misafir geldiğinde verebilecek gözlük alınmalı. Kabaca fiyatlarına baktımda plastik çerçeveli 3D gözlükler 150-160 tl arası.Hem sinemadaki gözlükleri geri almak için hemde ucuza 3D gözlük yapmak için araştırmalara başlamak gerek:)




0

Starbucks Rap Yoksa Viral mi?

Posted by M. Gizem Akbulut on 13:58 in
Geçen gün webde gezerken bu videoyla karşılaştım.Pazarlamayla bu kadar ilgilenince insan doğal olarak her izlediği videoya bir viral marketing çalışmasımı bu acaba şüphesiyle yaklaşıyor.Hele ki bu videoda rap o kadar güzel kurgulanmış ki kesin gözüyle bakmama sebep oldu.Derken sosyal ağın avantajlarından faydalandım ve videonun yaratıcısı olan Ellen Drottla iletişime geçtim.
Ellen Drott ve 2 arkadaşı bu videoyu 18 yaşındayken ,bize göre lise sondayken çekmişler.Şu anda kendisi üniversitede arkeloji ve sosyal bilimler bölümünde okuyor.Ellen'a bu video ile ilgili bir kaç soru sordum.O da beni kırmadı ve cevapladı;
Gizem:İlk sorum tabiki Starbucks rap videosu bir viral marketing kampanyası mı?
Ellen:Hayır bu video tamamiyle bizim tarafımızdan hiç bir ücret veya menfaat gözetmeksizin bir teori üzerine çekildi.
G:Teori? Bunu açıklar mısın?
E:Lise sondayken Mc Donald's arabaya servis ünitesiyle ilgili bir rap yazma projemiz vardı. Bunun üzerine öğretmenimizde konuşurken kendisinin ikinci iş olarak starbucksta barista olarak çalıştığını ve eğer kendisine biri arabaya serviste siparişi rap olarak verirse onunda karşılığında rap yapacağını söyledi.Tabi bu da bizde acaba biri bize rap olarak cevap verir mi? sorusunu aklımıza getirdi ve denedik.
G:Video çok başarılı olmuş önce bunu söylemek isterim,peki gittiğiniz starbucks öğretmeniniz çalıştığı starbucks mı?Rap olarak karşılık alana kadar devam edecek misiniz?
E:Hayalimiz cevap alana kadar devam etmekti ama hem okul bitti yaz tatiline çıktık derken üniversite oyle kaldı.O gördüğünüz starbucksta farklı bir tanesi.
G:Videonuz çok beğenilmiş,Youtube da tıklanma rekorları kırmışsınız,bunun üzerine starbucks yetkilileri sizinle bağlantıya geçti mi?
E:Starbucks'ın pazarlama departmanından bir kişi benimle bağlantıya geçti,videoyu çok beğendiklerini ve Starbucksta çalışmanın ne kadar güzel olduğunu anlatan bir rap yazmamı istedi.Youtube da bu videoyu da görebilirsin.Bir önceki kadar iyi olmadı ama biz yaparken gene çok büyük keyif aldık.
G:Herhangi bir ücret teklif ettiler mi?
E:Hayır ki zaten önemli değil,biz yazarken ve çekerken çok eğleniyoruz.
G:Zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.Seninle tanışmak benim için bir zevkti.
E:Benim içinde öyle,kendine çok iyi bak.
Bu konuşmayı yaptıktan sonra şöyle bir kendi lise hayatımı düşündümde biz müzik dersinde dahi bu şekilde birşey yapmaya kalksak sanırım müdürün odasına yollanırdık. Eğitimlerindeki fark tartışılmaz boyutta ve kesinlikle bu fark onların yaratıcı olmalarını perçinliyor.
Olaya pazarlama açısından baktığımızda çok güzel bir viral marketing fikri olduğu düşüncesindeyim. Hem ürünleri hemde kesinlikle firmanın genç ve dinamik imajını ortaya koyuyor.Viral marketing in en temel şartı olan amatör görünümlü(ki zaten amatör çekimmiş), yaşanan heyecanı izleyiciye yansıtan ve paylaşımı kolay bir video olmuş. Tekrardan tebrik ediyorum ve bu yaratıcı zekalarıyla cesaretlerini kaybetmemelerini diliyorum.






0

Youth Marketing/Gençlik Pazarlaması

Posted by M. Gizem Akbulut on 01:19 in
Gençlik pazarlamasını diğer pazarlama dalları gibi ayrı bir dal olarak nitelendirmenin yanlış olacağı düşüncesindeyim.Gençlik pazarlaması bizim gerilla pazarlama olarak adlandırdığımız pazarlama stratejisinin önemli bir koludur aslında. Türkiye gibi tüketici yoğunluğunun gençlerde olduğu ülkelerde özellikle önplana çıkan bir kavramdır.
Gençlik pazarlaması adına yapılan uygulamalarda dikkat edilmesi gereken en önemli hususlara gelirsekte;

1.Uygulayacağınız reklam kampanyaları ürün özelliğini teknik olarak anlatan değil uygulama olarak anlatan bir biçimde design edilmelidir.

2.Ürünün niteliğine göre değişim göstermekle birlikte gençler için promosyon,markaya çekim açısından büyük rol oynayacaktır.

3.WOM kavramının yani ağızdan ağıza pazarlama kavramının doğru yer ve şekilde kullanılması gene gençlik pazarlamasını büyük ölçüde destekleyecektir.

4.Kampanyalarda kullanılan renkler asla ve asla sıkıcı olmamalı aksine çok canlı ve hareketli hatta birçok insan için yorucu nitelik taşımalıdır.

5.Ve son olarak dönemin trendlerine uyum sağlayacak şekilde design edilmiş ürün ve hizmetler gençler tarafında çabuk kabul görecektir.

Örnek verecek olursak;

Türkiye'de Turkcell her segmente göre farklı pazarlama stratejileri belirleyip,farklı uygulamalar yaparak,pazar payı üstünlüğünü elinden bırakmıyor.Daha önce kampuscell,gnctrkcll gibi kampanyalardan sonra 3G'nin de gelmesiyle birlikte tam bir Youth marketing uygulaması gerçekleştirdi.Wireless internet sağlayıcısı olarak çıkardığı Vınn ürününü küçük bir revizyonla değiştirerek gençlere yönelik bir ürün haline getirdi.Bu da yeni çıkmış olarak sayılmasada henüz ürün yaşam eğrisinin başında bulunan bu ürün grubunda, yaratıcı uygulaması sayesinde pazar payından büyük dilimi almasını sağlayacaktır.







0

JJ ABRAMS YARATICILIK ORNEGİ

Posted by M. Gizem Akbulut on 18:38 in


Dizi sektörüne çok farklı bir yön getiren JJ Abrams'ın Ted'de yaptiği konuşma gerçekten yaratıcı olmak için bir insanın nasıl sınırsız düşünmesi gerektiğini çok güzel özetliyor.















0

Steve Jobs 2005 yılı Stanford Mezuniyet konusması

Posted by M. Gizem Akbulut on 11:26 in
Üniversitelerde bizlere yaratıcılık ve azim örneği olarak gösterilen kişilerden Bill Gates'in bir üniversitede sorulan Çok para kazanmak icin gençlere ne tavsiyede bulunursunuz? sorusuna verdiği cevap:
"Ne yaparsanız yapın,lütfen benim yaptığımı yapmayın.Bu para zaten benim tarafımdan kazanıldı"
Olurken Steve Jobs'ın yaklaşımı ise çok farklı yönde.Bu videoyu ilk izlediğimde bana birçok yönden çok güzel ders vermişti.Paylaşmak istedim.

0

360 Derece Performans Değerlendirme Sistemi

Posted by M. Gizem Akbulut on 01:09 in

360 Derece performans değerlendirme sistemi insan kaynakları yönetim sürecinin önemli bir parçasıdır.Bu sistem, bir çalışanın davranışları ve bu davranışların etkileri hakkında o çalışanın üstlerinden, çalışma arkadaşlarından, parçası olduğu proje takımlarının diğer üyelerinden, müşterilerden ve tedarikçilerden bilgi toplandığı bir sistemdir.Temel amaç olarak kişinin nitel özelliklerin daha çok nicel özelliklerini inceler.Bu özelliği sayesinde kişiler farklı kaynaklardan geribildirim alarak kişisel gelişimlerini sağlarlar.

360 Derece Geribildirim ve Gelişim Sistemi ile bireysel performanslarla ilgili geribildirimin sağlanmasının yanı sıra bir grubun veya takımın performansı ile ilgili genel eğilimlerin belirlenmesi de mümkündür.Yönetim grubununda değerlendirilmesini sağlayan bu sistem 8 temel alanda kişileri sorgular.Bunlar;
1)Liderlik Vasfı
2)İletişim Gücü
3)İnsanlarla İlişkileri
4)Görevindeki Yönetim Gücü
5)Astlarının Yetiştirilmesi
6)Personel Gelişimi
7)İnovatiflik
8)Sonuç Odaklılık

Bu değerlendirmeler kişilerin kariyer ve kişisel gelişiminde yol gösterici olup,şirket içi çalışan memnuniyetini ve verimliliği arttırmaktadır.Her sistemde olduğu gibi bu sisteminde avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.Avantaj olarak;

Geribildirimin kapsamlı ve objektif olması
Yönetim ekibininde etkinliğinin ölçülmesi
Astların yöneticilere geribildirim vermesine fırsat verilmesi
Şirket içi organizasyonda sürekli gelişim mantığının oturtulması
Gelişim planmasına bilgi sağlamak için verilmesi gereken eğitim ve gelişim ihtiyaçlarının ortaya çıkması
Çalışan ve yöneticilerin güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi
Bu avantajların yanı sıra ölçme değerlendirme sürecinin online olması sayesinde sonuçlar hep hızlı hemde firmaya daha az maliyete mal olur.Dezavantaj kapsamında ise;

Sürece katılacak her çalışanı bu değerlendirme sistemi hakkında eğitmek ve bu eğitim bilinciyle değerlendirmelerini yapmalarını sağlamak,
Kullanılan değerlendirme formlarının örgütün stratejik hedefleriyle uyumlu olması sağlamak,başlıca sorunlar arasında sayılabilir.
Sonuç olarak 360 derece değerlendirme sistemi örgütün stratejik açıdan gelişmesi, çalışanların kişisel gelişimlerine yardımcı bir performans değerlendirme sistemi olacaktır. Bunun yanısıra örgütte çalışanların kişisel gelişim bilinci sağlanmadıysa bu değerlendirme sistemi moral ve motivasyon düşürücü ve çalışanları birbirine düşürücü nitelikte olabilir.Bu sebeple bu sistem uygulanmadan önce şirket alt yapısının uygunluğu iyi test edilmeli,uygun değilse çalışanların bilinci arttırıldıktan sonra uygulamaya geçilmelidir.

Copyright © 2009 M. Gizem Akbulut All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.