0

Diesel LoveMark Sembolu

Posted by M. Gizem Akbulut on 15:56 in
Malum pazarlama demek artık tüketicinin algısında yer ederek ürününüze ihtiyaç duymasını sağlamak demek.Geçmiş yıllarda böyle bir kavram olmamasının sebebi ise tüketicinin algısının devamlı yeni ürünlere ihtiyacı olmasından kaynaklanıyordu.

Bu iki cümle değerlendirmeye alındığında tüketici algısını yönetmek için kullanılan yöntemlerin sayısının çok fazla olmasıyla birlikte başlangıç noktasının marka imajı olduğunu biliyoruz.
Son dönem pazarlama trendi dolayısıyla tüketicinin yönlendirmesi ise duygusal ihtiyaçlara hitap etmek gerektiği yönünde.
En sık kullanılan temalar ise;
Sex
Abartı
Mizah
Müzik
Bu temel bilgiyi aktardıktan sonra artık ana bahsetmek istediğim konuya geçebilirim.
Dieselin yeni kampanyası "Sex sells* *unfortunately we sell jeans…".
Diesel jean markası olarak asiliğin,gençliğin,fit ve güzelliğin simgesi olarak görülüyor.Son kampanyasında da bu temaya kesinlikle uygun hareket ederek asi,güzel ve seksi bir temayla karşımıza çıkmış.











Duygulara hitap ederken en sık kullanılan temalar ise sanki dieselin reklamlarına bakılarak belirlenmiş gibi.Birazdan bunu desteklemek amaçlı sizlerle kampanyalarından birkaç örnek koyacağım.Herbiri görsel olarak çok başarılı ve sembolize ettikleri temayı çok iyi ifade ediyorlar.Belki bunlardan feyz alarak bizde tüketiciyi içine çeken kampanyalar gerçekleştirebiliriz.
Abartı










Mizah











Not:Diesel'den muzik temasınıda en kısa zamanda uygulamasını bekliyoruz 4'lu tamamlamak gerek değil mi:))

0

Sosyal Kurumsal Sorumluluk

Posted by M. Gizem Akbulut on 20:18 in
Sosyal Kurumsal Sorumluluk derken kastedilen firmaların kurumsal kimlikleriyle uyum saglayan yani en azından saglamasi gereken ve yapılan kampanyanın bu uyum cercevesi icerisinde sosyal paydaslarına karşılıksız fayda getirmesi için gerçekleştirilen kampanyalar bütünüdür diyebiliriz.Sosyal kurumsal sorumluluk kampanyalarının firma açısından en büyük kazanımı ise tüketici bağlılığını arttırmasıdır.Günümüz koşullarında her firma aşağı yukarı aynı kalitede benzer tasarımda, benzer hizmetlerle tüketicilerin karşılarına çıkmaktalar. Bu durumda firma açısında müsteri sadakatini kazanmasını güçleştirmektedir. Tüketiciler artık ürünlerden somut faydayla birlikte soyut faydada beklemektedir ki işte bu noktada iş sosyal kurumsal sorumluluk projelerine,sponsorluklara düşmektedir.
İlk başta sosyal kurumsal sorumluluğu tanımlarken firmaların kurumsal kimlikleriyle uyum sağlaması gerektiğini vurgulamıştım. Her firma kendini farklılaştırması gerektiğini ve artık bunu müşterinin algısıyla yapabileceğinin farkında olduğundan sorumluluk kampanyalarında da patlama yaşanıyor.Bir konuda da ne kadar çok örnek varsa tüketici bu konu hakkında o kadar bilgi sahibi oluyor.Bu durumda tüketicilerin bağlılık algısını oluşturmada firmaların zorlanmasına sebep oluyor.
Halbuki çözüm basit.Eskiden firmalar sorumluluk kampanyaları yaptıkları zaman bu kampanyalardan kazanç sağladıklarını ifade etmekten kaçarlardı ve firma ile ilgilisi olmayan nedenler öne sürerek tüketicileri kandırdıklarını sanarlardı.
Şu anda önde olan firmalara bakıldığında bu firmaların şeffaflık öğesini ilke haline getirdiklerini görebiliriz.
Global markalarda liderler arasında olan Coca-Cola company'e bir bakın.Kendi maliyet kalemleri arasında su tüketiminin önemli bir yer tuttuğunu çünkü depozitolu şişeleri tekrar kullanıma sokmak için yıkama işleminden geçirdiklerini, tahmin etmek zor değil ki bunu kendileri de ifade ediyorlar buna karşılık olarak bir sosyal kurumsal sorumluluk projesi gündeme getirmişler.Temiz su kaynaklarının her geçen gün azaldığı bangır bangır bilim adamları tarafından ifade ediliyor. Kendilerininde maliyetlerinde temiz su kullanımı büyük yer kaplıyor bu durumda gerçekleştirdikleri sorumluluk projesiyle, fabrikalarındaki depozitolu kola şişelerini yıkarken su yerine,yüksek sıcaklıkta buhar kullanarak su tüketimlerini minimize etmeyi başarmışlar,buna ek olarak da Türkiye'deki tarım alanlarında damla sulama konusunda projeler gerçekleştirerek hem çifçiyi bilgilendiriyorlar,hemde ürün verimini arttırıyorlar. Bunların hepsine ek olarak birde tüketici bağlılığını arttırmış oluyor.Her açıdan win-win sağlanan bir sorumluluk projesi. Kendilerininde içecek sektöründe olmaları dolayısıylada kurumsal kimliklerine de son derece uyum sağlıyor.

Bir başka global marka olan IBM'e bakarsak onlarda her açıdan win-win olarak değerlendirdiğimiz bir sosyal kurumsal sorumluluk projesi yürütmekte. IBM kendisine doğal afetlerle mücade konusunda bir sorumluluk yüklemiş durumda.Çin'de 2001 yılında meydana gelen depremle birlikte ilk olarak başlamış olan proje,IBM'in para yardımından daha önemli bir yardımda bulunduğunu ispatlar nitelikte.Çin depreminden sonra IBM kendi teknolojik alt yapısını ve bilgili çalışanlarını kullanarak bu afet durumdan meydana gelen iletişim ve bir takım teknoloji ile çok daha kısa sürede çözülebilecek kurtarma operasyonlarına destek sağlamış.Bunu daha sonra gerçekleşen Hindistan ve Asya'nın belirli bölgelerinde gerçekleşen tsunami felaketinde kullanmış.Hem çalışanlarını olayın içine dahil ederek çalışan sadakati,tüketicilerin en zor dönemin yanlarında onlara destek vererek elde ettiği tüketici sadakati ile birlikte kendine de yeni bir iş alanı elde etmiş oldu.Bu durumu gören devletler doğal afetler meydana gelmeden önce bir takım lojistik ağ,iletişim ve veri merkezleri gibi konularda ilk adres olarak IBM'e gelerek kendilerine sistem geliştirmeleri için IBM'e ortak çalışmalar yürütmeye başladılar.Alın işte size gene hem kurumsal kimlik hemde sosyal kurumsal sorumluluk projesinin ortak olarak görülmesinin bir somut faydası daha.Şu anda IBM Smarter Planet projesiyle global sorun çözmede 1.şirket olarak görülmekte.

Son olarak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki sosyal sorumluluk birkaç kişinin veya bir departmanın proje olarak yürütebileceği basit bir olgu değil. Sosyal sorumluluk pazarlama departmanının şirket imajını yükseltmek için bulduğu cin fikirlerle değil, firma kültürüne işlemiş davranışlarla olur.

0

Biri Dijital mi dedi?

Posted by M. Gizem Akbulut on 09:53 in
İlk dijital kelimesiyle tanismamı hatırlıyorum.Benim için ilk dijital hesap makinasıydı sonrada ev telefon numaralarında dijital telefon numaraları denildi.Hattınız boyle olmadiginda ilk cevirmeli bağlantıyla ile girilen internete girmeniz zorlaşır hızınız!!! yavaşlardı.

Şimdilerde ise gelinen noktayı daha iyi görebilmek açısından sayısal verilerle konuşursak gelinen nokta inanılmaz.2004 yılında Morgan Stanley'in yaptığı bir araştırmaya göre Radyonun 50 milyon kullanıcıya ulaşması 38 yıl, Tv'nin 13 yıl,internetin ise sadece 5 yıl sürüyor.Reklam pazarlarındaki yeride her yıl artan oranlarla devam ediyor.
Şöyle ki ; Geçen yıl Türkiye'deki toplam reklam harcamaları yaklaşık 5 milyar TL idi.Bu rakamlarda ekonomik krizide göz önünde bulunduralım. Türkiye'deki internet reklamcılığı ise 100 milyon TL.Bizim ülkemizde su an için internet reklamcılığı diger mecralardan daha düşük seviyede olmasına rağmen harcanan bütçe bu oranda.Geçen sene İngiltere de ilk defa bu reklam pastasının en büyük payını internet reklamcılığı aldı.Bu noktadan hareketle,sürekli aktif kullanıcı sayısının da arttığını düşünerek bu rakamların çok çok daha yükseleceği aşikar.

Dijital Medyanın hayatımıza soktuğu bir takım yeni kavramlarda var.Bunlara örnek olarak sosyal medya,web 2.0 ,bloglar ve 3G reklam ve tanıtım anlamında en etkin kullanılan mecralar. Her bir grup için şimdiden oturmuş uygulamalar olduğu gibi,işin ucu teknolojiye dayandığından sürekli gelişen uygulamalar, yaratıcılığın sınırı olmayan kampanyalar ve tabi bunlarla birlikte değişen hayatımızda herşeyi pratikleştirmek adına uygulanabilecek sınırsız hizmet.
Takibi içinde olmadığınız sürece çok zorlaşacak yeni pazar kurallarına şimdiden ısınmaya başlasanız iyi olur.İpin ucu bir kaçtı mı yakalaması imkansız görünüyor.

Copyright © 2009 M. Gizem Akbulut All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.